Ülkemizde Kitap Okuma Oranı Nedir ?

Sessiz

New member
Kitap Okuma Oranı Üzerine Bir Hikaye: Bir Gün, Bir Soru

Bir gün, sabah kahvemi yudumlarken eski bir arkadaşım, Emir, bana uzun zamandır konuşmadığımız bir konuda soru sordu: "Herkes kitap okuyor mu? Gerçekten mi?" İşte bu soru beni derin düşüncelere sevk etti, çünkü bu basit soru, ülkemizin okuma alışkanlıklarıyla ilgili birçok soruyu da gündeme getirdi.

---

Emir ve Yasemin: Kitaplar ve Yaşamlar

Emir, benim üniversite yıllarımdan eski bir dostumdu. Her zaman stratejik düşünceye sahipti, hayatını mantıklı adımlarla düzenlemeyi severdi. Kitap okuma konusu onun için hep biraz “işlevsel” olmuştu; yani okumak, bilgi edinmek, yeni beceriler kazanmak içindi. Onunla konuştuğumda, okumanın bir araç olarak görülmesi gerektiğini düşünüyordum.

Diğer yanda Yasemin vardı. Yasemin, daha empatik bir yapıya sahipti. Kitapları genellikle ruhunu beslemek, insanları anlamak, farklı dünyaları keşfetmek için okurdu. Her kitabı, bir tür duygusal yolculuk olarak görüyordu. Onunla sohbet ederken, kitapların birer pencere olduğunu, insanları bir araya getirebileceğini ve dünyayı daha derin bir şekilde görebilmeyi sağladığını fark ediyordum.

Emir’in soru sormasıyla birlikte Yasemin’e de aynı soruyu sordum: "Bence kitap okuma oranımız gerçekten çok düşük, ne düşünüyorsun?" Yasemin gözlerini kısıp, biraz düşündü ve sonra, "Bence toplumun okuma alışkanlıkları daha çok duygusal bir mesele. İnsanlar, kitapların duygusal ve zihinsel yolculuklardan başka bir şey olduğunu kabul etmek istemiyorlar," dedi. Yasemin’in cevabı, bana düşündüğümden çok daha fazlasını anlatıyordu.

---

Bir Dönemin Kapanışı: Kitap Okuma Oranı ve Tarihsel Arka Plan

Emir, genellikle veri ve sonuç odaklı düşündüğü için, konuyu daha sistematik bir şekilde ele almak istedi. Kitap okuma oranını sorgulayan bu sorunun ardında, tarihsel ve toplumsal bir arka plan vardı. Özellikle 90’lar sonrası teknolojinin hızla gelişmesi ve televizyonun yaygınlaşması, okuma alışkanlıklarını ciddi şekilde değiştirmişti. Bunun yanı sıra, okuma alışkanlıklarının artan dijitalleşme ile hızla değişmesi, kitapların fiziksel kopyalarını eskiden olduğu kadar popüler kılmamıştı.

Emir, bu konuda yaptığı araştırmalardan örnekler vererek, Türkiye’deki kitap okuma oranlarının oldukça düşük olduğunu belirtti. 2023 verilerine göre, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kitap okuma sayısı ortalama 8-10 arasıydı, oysa ki dünya ortalaması 12-15 kitap civarındaydı. Yani, gerçekten de kitap okumak, bireylerin sosyal hayatlarının merkezinde yer almıyor, özellikle gençler arasında teknolojik cihazlar daha fazla tercih ediliyordu.

Emir'in bu verileri açıklamasıyla, Yasemin’in duygusal bakış açısı arasındaki farkları net bir şekilde gördüm. Emir, çözüm odaklıydı ve “daha fazla okumayı teşvik edecek politikalar geliştirebiliriz” diyordu. Yasemin ise, okuma alışkanlıklarının toplumsal yapıyı, hatta kişilerin duygusal dünyalarını nasıl şekillendirdiğine dikkat çekiyordu.

---

Okuma Oranı ve Toplumsal Etkiler: Bir İroni

Tarihsel olarak baktığımızda, kitap okuma oranlarının düşüşü aslında bir ironiyi ortaya koyuyor: Ne kadar çok bilgiye ulaşabilme imkanımız olsa da, doğru ve derinlemesine bilgiye erişim konusunda hala ciddi bir eksiklik var. Yasemin, bu durumu şöyle açıkladı: “İnsanlar teknoloji sayesinde daha fazla bilgiye erişebiliyorlar ama çoğu zaman bu bilgi çok yüzeysel kalıyor. Kitaplar ise derinlemesine bir anlayış, empati ve farklı bakış açıları sunar.” Bu, gerçekten önemli bir tespit. Çünkü kitaplar sadece bilgi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda düşünsel ve duygusal derinlik katma konusunda birincil araçlardır.

Türkiye’de son yıllarda, özellikle gençler arasında dijital okuma alışkanlıkları artıyor. E-kitaplar ve dijital platformlar üzerinden yapılan okuma oranları arttıkça, basılı kitapların yerini dijital medya almaya başlıyor. Ancak, bu dijitalleşme bir tezat oluşturuyor. Her ne kadar dijital kitap okuma oranı artsa da, insanlar hala geleneksel kitap okumaktan ziyade, genellikle sosyal medya ve internet üzerinden bilgiye ulaşmayı tercih ediyor.

Emir, bu konuda daha stratejik düşünerek dijital platformlar aracılığıyla okuma alışkanlıklarının artırılabileceğini öne sürdü. Örneğin, okuma uygulamaları ve online kütüphanelerin yaygınlaşması, kullanıcıların okuma alışkanlıklarını daha kolay edinebileceği bir ortam sağlayabilir. Yasemin ise, bu dijitalleşmenin kişilerin duygusal bağ kurmasına zarar verebileceğini, çünkü kitapların fiziksel varlıklarının okuma deneyimiyle duygusal bir bağ kurmayı sağladığını savundu.

---

Sonsuz Kitaplar, Sonsuz Fikirler

Yasemin ve Emir’le yaptığımız bu sohbetin ardından bir soru aklımda kaldı: Kitap okuma oranı gerçekten ne kadar önemli? Kitaplar, insanların dünyayı anlaması, farklı bakış açıları kazanması için bir araçtır. Ancak bu sadece bir araçtır; esas önemli olan, bu aracın toplumsal ve bireysel hayattaki yeridir.

Hepimiz aynı soruları soruyoruz, ama bazı sorular da öteki soruları doğuruyor. İnsanlar neden okumuyor? Kitaplar toplumsal yapıyı nasıl etkiliyor? Kitap okumak, bireylerin hayatlarını ne şekilde değiştiriyor? Kitap okuma oranı arttıkça, toplumda ne gibi değişiklikler gözlemlenebilir?

Bu sorular, aslında sadece birer akademik mesele olmaktan çok, bir toplumun kültürel gelişiminin de göstergesidir. Sizce Türkiye’de kitap okuma oranını artırmanın en etkili yolu nedir? Dijitalleşme bu süreçte olumlu bir katkı sağlar mı?